kızdır

listen to the pronunciation of kızdır
Türkisch - Englisch
{f} nettle
{f} exasperated
annoy

Don't annoy me with those jokes. - O şakalarla beni kızdırma.

Tom loves to annoy Mary. - Tom, Meri'yi kızdırmayı seviyor.

infuriate

Your arrogance infuriates me. - Küstahlığın beni kızdırıyor.

His overbearing manner infuriates me. - Onun küstah tavrı beni kızdırıyor.

{f} exasperating
enrage
{f} enraging
{f} infuriated

Sami's behavior infuriated Layla. - Sami'nin davranışı Leyla'yı kızdırdı.

make irritated
{f} anger

His actions greatly angered Mexican leaders. - Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.

I don't wish to anger you. - Seni kızdırmak istemiyorum.

{f} incense

He was incensed by their lack of incentives. - O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.

{f} incensed

He was incensed by their lack of incentives. - O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.

{f} enraged
{f} infuriating
{f} angered

We should not have angered Tom. - Tom'u kızdırmamalıydık.

His actions greatly angered Mexican leaders. - Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.

exasperate
peeve

He was peeved by what you said. - Söylediklerin onu kızdırdı.

peeved

He was peeved by what you said. - Söylediklerin onu kızdırdı.

inflamed
inflame
rile

Don't get a dog riled up. He might bite you. - Bir köpeği kızdırma. Seni ısırabilir.

chivy
kız
girl

I sometimes wonder if I am a girl. - Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.

Betty is a pretty girl, isn't she? - Betty güzel bir kızdır, değil mi?

kız
{i} bird

The girl released the birds from the cage. - Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.

Why is this bird called a robin redbreast? - Bu kuşa neden kızılgerdan diyorlar?

kız
daughter

The Joneses love their daughter. - Joneslar kızlarını sever.

I'm Helen Cartwright's daughter. - Ben, Helen Cartwright'ın kızıyım.

kız
judy

That girl who has long hair is Judy. - Uzun saçlı o kız Judy'dir.

That girl whose hair is long is Judy. - Saçı uzun olan kız Judy.

kız
skirt

Girls are wearing short skirts these days. - Kızlar bugünlerde kısa etek giyiyor.

The girls wore grass skirts and had flowers around their necks. - Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.

kız
queen

Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters. - Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.

There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter. - Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.

kız
resent

I resent the way he treated me. - Onun bana davranma şekline kızıyorum.

There was enormous resentment over high taxes. - Yüksek vergiler hakkında büyük bir kızgınlık vardı.

kız
lass
kız
bridle up
kız
wench
kız
picture card
kız
virgin

I want to marry a virgin girl. - Bakire bir kızla evlenmek istiyorum.

Most virgins have an intact hymen. - Çoğu bakirenin sağlam bir kızlık zarı vardır.

kız
bridle at
kız
puss
kız
gırl

His girlfriend is Japanese. - Onun kız arkadaşı Japon.

I sometimes wonder if I am a girl. - Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.

kız
country girl
kız
girl's
kız
chick

Tom loves fried chicken. - Tom, kızarmış tavuk seviyor.

I like roast chicken. - Fırında kızartılmış tavuğu severim.

kız
female

That teacher tends to be partial to female students. - Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.

Since 1990, eleven female students received the award. - 1990'dan beri on bir kız öğrenci ödül aldı.

kız
(iskambil) queen
kız
Miss

I miss my little sister. - Küçük kız kardeşimi özlüyorum.

I'm beginning to miss my girlfriend. - Kız arkadaşımı özlemeye başlıyorum.

kız
maid

Mary went back to using her maiden name. - Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.

What's your wife's maiden name? - Karınızın kızlık soyadı nedir?

kız
maiden

Mary went back to using her maiden name. - Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.

Mary's maiden name is Jackson. - Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.

kız
virgin, maiden
kız
lassie
kız
chicken

Dad uses fire to roast a chicken. - Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.

I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs. - Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.

kız
babe
kız
playing cards queen
kız
bunny

Mary wore bunny slippers. - Mary kız terlikleri giydi.

Tom gave his daughter a stuffed bunny. - Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.

kız
gal
kız
girl; daughter, girl; queen; virgin, maiden
kız
jenny
kız
colleen
kız
sheila
kız
jill

Jill is the only girl in our club. - Jill Kulübümüzde tek kız.

kız
demoiselle
Türkisch - Türkisch

Definition von kızdır im Türkisch Türkisch wörterbuch

Kız
bint
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından seslenilirken kullanılır
kız
Dişi
kız
Dişi çocuk
kız
Dişi cinsten birine daha yaşlı biri tarafından kullanılan bir seslenme sözü: "Sesleri işitiyor musun, kızım?"- F. R. Atay. İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
İskambil kâğıtlarında kız resimli kâğıt
kız
Dişi çocuk: "Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize'nin küçük kızını hatırladı."- H. E. Adıvar
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire: "Bulursam namuslu bir kızla evleneceğim."- B. R. Eyuboğlu
kız
Cinsel ilişkide bulunmamış dişi, kız oğlan kız, erden, bakire