The neighbor woman nearly died of envy.
- Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü.
Envy is one of the seven deadly sins.
- Kıskançlık yedi ölümcül günahtan biridir.
She was burning with jealousy.
- O kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.
She was a bundle of jealousy.
- O bir kıskançlık çıkınıydı.
The envious die, but envy never does.
- Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.
Envious people die, but envy never does.
- Kıskanç insanlar ölür ama kıskançlık asla ölmez.
There's no love without jealousy.
- Kıskançlık olmadan sevgi yoktur.
I hate jealous women.
- Ben kıskanç kadınlardan nefret ederim.
Even the tail of the parrot makes others envious.
- Papağanın kuyruğu bile diğerlerini kıskanç yapar.
Envious people die, but envy never does.
- Kıskanç insanlar ölür ama kıskançlık asla ölmez.
The envious die, but envy never does.
- Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.
Envy is the central fact of American life.
- Kıskançlık, Amerikan yaşamının ana gerçeğidir.