kırıklık

listen to the pronunciation of kırıklık
Türkisch - Englisch
(Tıp) indisposition
weakness
brokenness; fatigue, weakness
fracture
ache; soreness; fatigue
kırık
fracture

Fadil died of skull fractures. - Fadıl kafatası kırıkları nedeniyle öldü.

Why do you have a fractured bone? - Neden bir kırık kemiğin var?

kırık
broken

This window has been broken for a month. - Bu pencere bir aydır kırıktır.

The x-ray showed two broken fingers. - Röntgen filminde iki kırık parmak görünüyordu.

kırık
jiggered
kırık
fragment

He tried to put the fragments of a broken vase together. - O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.

kırık
(İnşaat) crack

The windows in my room are cracked. - Odamdaki pencereler kırık.

I want to find my old cracked mirror. - Eski kırık aynamı bulmak istiyorum.

kırık
disillusioned

We were disillusioned with the result. - Sonuçtan dolayı hayal kırıklığına uğradık.

I was disillusioned at his married life. - Ben onun evlilik yaşamına hayal kırıklığına uğradım.

kırık
fail

My mother was disappointed by my failure. - Başarısızlığım annemi hayal kırıklığına uğrattı.

She failed the examination and I was greatly disappointed. - O, sınavda başarısız oldu ve ben büyük hayal kırıklığına uğradım.

kırık
bad mark
kırık
fault
kırık
(Hayvan Bilim, Zooloji) teal
kırık
breakage
kırık
chink
kırık
mad

No, I'm not mad at you, I'm just disappointed. - Hayır, sana kızgın değilim, sadece hayal kırıklığına uğradım.

His castle was made of broken glass. - Onun kalesi kırık camdan yapılmıştı.

kırık
break

X rays are used to locate breaks in bones. - X ışınları kemiklerdeki kırıkları bulmak için kullanılır.

I had some bad breaks. - Bazı kötü kırıklarım vardı.

kırık
{s} cracked

I want to find my old cracked mirror. - Eski kırık aynamı bulmak istiyorum.

The windows in my room are cracked. - Odamdaki pencereler kırık.

kırık
broken of
Kırık
(Tıp) anaclasis
kırık
hybrid; mongrel; of mixed race
kırık
broken; cracked; mongrel, hybrid; offended, hurt, resentful; break, fracture; fragment; fault; bad mark, fail
kırık
backgammon piece put out of play
kırık
offended, hurt
kırık
geol. fault
kırık
broken piece

He stuck the broken pieces together. - O, kırık parçaları birlikte yapıştırdı.

Tom tried to put the broken pieces back together. - Tom kırık parçaları tekrar birleştirmeye çalıştı.

kırık
fractured

Why do you have a fractured bone? - Neden bir kırık kemiğin var?

kırık
cracked grain
kırık
split
kırık
med. fracture, break
kırık
bust
kırık
(Anatomi) fractura
kırıklık
Favoriten