Definition von kır'av im Türkisch Englisch wörterbuch
- kır
- prairie
Laura Ingalls grew up on the prairie.
- Laura Ingalls kırda büyüdü.
- kır
- grizzle
- kır
- field
The field is full of wild flowers.
- Tarla kır çiçekleriyle dolu.
There were six sheep in the field.
- Kırsalda altı koyun vardı.
- kır
- Moor
- kır evi
- cottage
There is a cottage beyond the bridge.
- Köprünün ötesinde bir kır evi var.
I've set out a table under a beautiful tree behind the cottage.
- Kır evinin arkasında güzel bir ağacın altında bir masa kurdum.
- kır faresi
- shrew
- kır hayatıyla ilgili
- bucolic
- kır
- blot
- kır
- wild
I like studying wild flowers.
- Kır çiçeklerini öğrenmeyi seviyorum.
Tom and Mary picked some wildflowers by the river.
- Tom ve Mary nehrin yanında birkaç kır çiçeği topladı.
- kır
- the country
Why do you think Tom prefers living in the country?
- Tom'un niçin kırsal alanda yaşamayı tercih ettiğini düşünüyorsun?
Every summer I go to the countryside.
- Her yaz kırsala giderim.
- kır
- the wild
I saw the girls pick the wild flowers.
- Kızların kır çiçekleri topladığını gördüm.
Barsoom was the biggest Martian town. It had the fanciest saloon. It was the Wild, Wild Red.
- Barsoom en büyük Mars kentiydi. En süslü salona sahipti. Orası Vahşi, Vahşi Kırmızıydı.
- kır
- slopes
- kır baykuşu
- short-eared owl
- kır dökme demir
- (İnşaat) gray cast iron
- kır evi rusya'da
- dacha
- kır faresi
- shrewmouse
- kır gazinosu
- casino
- kır hayatına ait
- pastoral
- kır incir kuşu
- (Hayvan Bilim, Zooloji) anthus campestris
- kır incirkuşu
- (Hayvan Bilim, Zooloji) anthus campestris
- kır koşusu
- cross-country
- kır lalesi
- (Botanik, Bitkibilim) anemone
- kır sansarı
- (Hayvan Bilim, Zooloji) martes foina
- kır saçlı
- frostiness
- kır yaşamı
- country life
- kır çekirgeleri
- (Hayvan Bilim, Zooloji) acrididae
- kır çiçekleri
- wild flowers
- kır renkli
- broken color
- Kır tanrısı
- Pan
- kır
- countryside, the country, rural area
- kır
- fell
The horse broke its neck when it fell.
- Düşen at boynunu kırdı.
I knew I'd broken my wrist the moment I fell.
- Düştüğüm anda bileğimi kırdığımı biliyordum.
- kır
- grey, gray; grey, gray; (saç) hoary, hoar
- kır
- grizzled
- kır
- grayish
- kır
- moorland
- kır
- wilderness
- kır
- grey
- kır
- (Tabiat Doğa) de: Heideland heath
- kır
- frosty
Young plants should be protected in frosty weather.
- Genç bitkiler kırağılı havadan korunmalıdır.
- kır
- grayness
- kır
- uncultivated and open country
- kır
- greyish
- kır
- grizzly
- kır
- gray
Tom was wearing a gray suit with a red tie.
- Tom kırmızı kravatla gri bir takım elbise giyiyordu.
Gray goes well with red.
- Gri, kırmızı ile iyi gider.
- kır
- bent
The bamboo bent but did not break.
- Bambu eğildi ama kırılmadı.
- kır ayarı
- (Bilgisayar) kir setting
- kır düşmek
- turn grey
- kır düşmek
- to turn grey
- kır evi
- (rusya'da) dacha
- kır gerillası
- guerrilla
- kır gezisi country outing; walk
- in the country
- kır hayatına ait
- idyllic
- kır hayatıyla ilgili olarak
- bucolically
- kır hayatıyla ilgili olarak
- idyllically
- kır incirkuşu
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: kuruksallayangiller) tawny pipit
- kır iğdesi
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: Elaeagnaceae) [syn.: kır iğdesi, yabani iğde] sea buckthorn, sallow thorn
- kır kahvesi
- unpretentious country teahouse
- kır konutu
- country seat
- kır koşusu
- cross-country race
- kır kurdu
- prairie wolf
- kır kurdu
- coyote
- kır kırlangıcı
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: kırlangıçgiller) barn swallow
- kır kırlangıcı
- barn swallow
- kır oteli
- (Turizm) countryside hotel
- kır saç
- grizzle
- kır saçlı
- gray haired
- kır saçlı
- grey haired
- kır saçlı
- white haired
- kır saçlı
- grey-haired
- kır saçlı
- gray-headed
- kır saçlı
- grey-headed
- kır sumağı
- (Tıp) coriaria myrtifolia
- kır tavuğu
- prairie chicken
- kır turizmi
- (Turizm) agritourism
- kır ve orman tanrısı
- faun
- kır yolu
- country road
- kır çiçeği
- wildflower
Tom and Mary picked some wildflowers by the river.
- Tom ve Mary nehrin yanında birkaç kır çiçeği topladı.
- kır çiçeği
- wild flower
- alaca kır
- dapple-gray
- alaca kır at
- dapple grey horse
- alaca kır renk
- dapple grey
- alaca kır renkli
- dapple grey
- eflatun kır çiçeği
- cuckooflower
- ince benekli kır renkte
- flea bitten
- kahverengi kır faresi
- brown lemming
- yarı insan yarı keçi olan kır tanrısı
- satyr
- yemeklik kır otları
- (Gıda) wild greens