kışkırtılmamış

listen to the pronunciation of kışkırtılmamış
Türkisch - Englisch
unprovoked
happening without provocation or motivation
{a} not provoked, not displeased
If someone makes an unprovoked attack, they attack someone who has not tried to harm them in any way. unprovoked anger, attacks etc are directed at someone who has not done anything to deserve them
occurring without motivation or provocation; "motiveless malignity"; "unprovoked and dastardly attack"- F D Roosevelt
{s} not provoked, not instigated
kışkırt
kick up
kışkırt
incite
kışkırt
provoke

Linda danced with other men to provoke Dan. - Linda Dan'ı kışkırtmak için başka adamlarla dans etti.

Don't do anything to provoke Tom. - Tom'u kışkırtmak için bir şey yapma.

kışkırt
{f} prodding
kışkırt
instigate

Tom instigated the whole thing. - Tom her şeyi kışkırtıyordu.

kışkırt
{f} provoking

I'm not provoking their daughters. - Ben onların kızlarını kışkırtmıyorum.

You need to stop provoking fights with Tom. - Tom'u kışkırtan kavgaları durdurmalısın.

kışkırt
{f} prod
kışkırt
{f} provoked

The aggression was provoked by all those gratuitous insults. - Saldırı tüm bu gereksiz hakaretler tarafından kışkırtıldı.

His rude reply provoked her to slap his face. - Onun kaba cevabı onun yüzüne tokat atması için onu kışkırttı.