That's a really provocative question.
- O, gerçekten kışkırtıcı bir soru.
Mary presented a provocative thesis: Slang is becoming the new English.
- Mary kışkırtıcı bir tez sundu: Argo, yeni İngilizceye dönüşüyor.
Stop being so inflammatory.
- Bu kadar kışkırtıcı olmayı bırak.
We're not warmongers.
- Biz savaş kışkırtıcısı değiliz.