Kissing a smoker is like licking an ashtray.
- Bir sigara içenle öpüşmek bir kül tablasını yalamak gibi bir şeydir.
My doctor told me to pee in a cup, but I got confused and peed in his ashtray.
- Doktorum bana bir fincana işememi söyledi ama karıştırdım ve onun kül tablasına işedim.
The big fire reduced the whole town to ashes.
- Büyük bir ateş bütün kasabayı kül haline getirdi.
I feel terrible, but I've just broken your ashtray.
- Kendimi berbat hissediyorum, ama ben sadece kül tablanı kırdım.
Her ashes are interred here.
- Onun külleri burada gömülüdür.
The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
My grandmother told me the story of Cinderella.
- Büyükannem bana Külkedisi hikayesini anlattı.
When Cinderella heard midnight sounding, she left immediately.
- Külkedisi gece yarısı sesini duyunca, hemen ayrıldı.