Tom's great-grandfather was born blind.
- Tom'un büyük büyükbabası kör doğdu.
Even a blind squirrel finds an acorn sometimes.
- Kör bir sincap bile bazen bir meşe palamudu bulur.
Television can dull our creative power.
- Televizyon yaratıcı gücümüzü köreltebilir.
This knife is so dull that it can't cut.
- Bu bıçak o kadar kör ki kesemez.
He's as blind as a bat.
- O, bir yarasa kadar kör.
Without his glasses, he is as blind as a bat.
- O, gözlükleri olmadan bir yarasa kadar kördür.
The knife was so blunt that I could not cut the meat with it and I resorted to my pocket knife.
- Bıçak o kadar kördü ki onunla eti kesemedim ve çakıma başvurdum.
The pencil is blunt. It needs sharpening.
- Kalem körelmiş. Keskinleştirmeye ihtiyacı var.