ingilizcede bu anlamı veren modalverb " can".
Evde sabun yapabilmek için gerekli malzemeler nelerdir?
- Welche Zutaten braucht man, um zu Hause Seife herstellen zu können?
Çeviri yapabilmek için anadil dışında en az bir dil daha bilmek gerekir.
- Um übersetzen zu können, muss man neben seiner Muttersprache zumindest noch eine weitere Sprache beherrschen.
O, yurtdışında eğitim yapabilmek için çok çalışıyor.
- He works hard so that he can study abroad.
Çok fazla fasulye yedim ve şimdi popom ötmeyi durduramıyor.
- I ate too many beans and now my backside cannot stop singing.
O, caddedeki teneke kutuları topladı.
- He picked up cans in the street.
Teneke kutu içinde altı tane balık var.
- There are six fish inside the tin can.
Büyük Kanyon ABD'deki en popüler yerlerden biridir.
- The Grand Canyon is one of the most popular places in the USA.
ABD, Kanada ile komşudur.
- The United States borders Canada.
Kovanda sadece tek bir kraliçe olabilir.
- There can be only one queen in the hive.
Ken'i kovamıyorum. O iyi bir işçi.
- I cannot fire Ken. He's a good worker.
Tom'u kovmaktan daha iyi bir şey istemiyorum ama bunu yapamıyorum.
- I'd like nothing better than to fire Tom, but I can't do that.
I don't like it when mathematicians who know much more than I do can't express themselves clearly.
- Ich mag es nicht, wenn Mathematiker, die viel mehr als ich wissen, sich nicht genau ausdrücken können.
I am a flawed person, but these are flaws that can easily be fixed.
- Ich bin ein Mensch, der viele Fehler hat, aber diese Fehler können leicht korrigiert werden.
I do not fear terrorists but those who want to make us fear terrorists to be able to reduce our freedom.
- Ich habe keine Angst vor Terroristen, wohl aber vor denen, die uns Angst vor Terroristen machen, um unsere Freiheit beschneiden zu können.
It is sad not to be loved, but it is much sadder not to be able to love.
- Es ist traurig, nicht geliebt zu werden, aber es ist noch viel trauriger, nicht lieben zu können.