köşede

listen to the pronunciation of köşede
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) corner

Tom ate sushi at an expensive restaurant just around the corner. - Tom tam köşedeki pahalı bir restoranda suşi yedi.

Tom thought the little place on the corner might be a good place to eat. - Tom köşedeki küçük yerin yemek yemek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.

{n} an angle, extremity, secret place, end
A free kick from close to the nearest corner flag post, allowed to the opposite side when a player has sent the ball behind his own goal line
a temporary monopoly on a kind of commercial trade; "a corner on the silver market"
- where two or more edges meet on a solid figure
the intersection of two streets; "standing on the corner watching all the girls go by"
In Vutrax, any position where a track changes direction or width - a Vutrax ANGLE point
A point of intersection of real property boundary lines, which may or may not be monumented
An area near the intersection of baseline and sideline
Refers mathematically to a corner of an n-dimensional cube When considering a situation measured by many independent variables, the corners are the maximum or minimum of each independent variable (The cube consists of the volume spanned by all allowed values of all variables ) The most interesting corners are those where a particular effect is maximized or minimized (The analysis assumes that the resultant effect is maximized or minimized at the allowed extremes of each independent variable when the other variables are held constant at any allowed value ) For example, the lowest performance corner condition for silicon transistor drive strength would be maximum temperature, minimum voltage, and slowest process
If a car, or the person driving it, corners in a particular way, the car goes round bends in roads in this way. Peter drove jerkily, cornering too fast and fumbling the gears
An edge or extremity; the part farthest from the center; hence, any quarter or part, or the direction in which it lies
an interior angle formed be two meeting walls; "a piano was in one corner of the room"
If you say that something is around the corner, you mean that it is very near. In British English, you can also say that something is round the corner. My new place is just around the corner
force a person or an animal into a position from which he cannot escape
If you are in a corner or in a tight corner, you are in a situation which is difficult to deal with and get out of. The government is in a corner on interest rates He appears to have backed himself into a tight corner. = in a tight spot
The Defending Pokémon can't retreat during your opponent's next turn Pokémon with this attack: Houndour L16
The beginning or end point of any survey line The term corner does not imply the property was in any way square
You can use expressions such as the four corners of the world to refer to places that are a long way from each other. They've combed the four corners of the world for the best accessories
A corner is a bend in a road. a sharp corner = bend
{i} place where two surfaces meet; angle
köşe
edge

The soldiers cornered Tom at the edge of a high cliff. - Askerler yüksek bir uçurumun kenarında Tom'u köşeye sıkıştırdılar.

Tom sat on the edge of the bed and put on his socks. - Tom yatağın köşesine oturdu ve çoraplarını giydi.

köşe
{i} corner

There used to be a post office on the corner. - Köşe başında postahane vardı.

The house on the corner is ours. - Köşe başındaki ev bizim.

köşede olan
corner
köşe
{i} nook
köşe
(Matematik) vertex
köşe
vertice

How many vertices and faces does a pentagonal prism have? - Bir beşgen prizmanın kaç köşesi ve yüzeyi vardır?

köşe
(Bilgisayar) miter
köşe
quoin
köşe
column

That man is a newspaper columnist. - Şu adam bir gazete köşe yazarı.

Tom's column appears weekly. - Tom'un köşe yazısı haftalık olarak çıkıyor.

köşe
alcove
köşe
zag
köşe
on the corner

There's a bank on the corner. - Köşe başında banka var.

The house on the corner is ours. - Köşe başındaki ev bizim.

kenarda köşede
in forgotten nooks and crannies
köşe
quarter
köşe
angle

Triangles don't have four angles. - Üçgenlerin dört köşesi yoktur.

A square has four angles. - Bir karenin dört tane köşesi vardır.

köşe
corner; nook; (gazetede) column
köşe
turning

Turning the corner, you will find my house. - Köşeyi dönünce, evimi bulacaksın

köşe
gonio
köşe
out-of-the-way place, secluded spot, nook
köşe
cantle
kıyıda bucakta/köşede
in out-of-the-way places; in forgotten nooks and crannies
Türkisch - Türkisch

Definition von köşede im Türkisch Türkisch wörterbuch

KÖŞE
(Osmanlı Dönemi) Bak: Kuşe
Köşe
(Osmanlı Dönemi) KUŞE
Köşe
(Osmanlı Dönemi) ZAVİYE
Köşe
çene
Köşe
dirsek
Köşe
korner
Köşe
zaviye
kenarda köşede
Dikkati çekmeyen veya umulmayan yerlerde
köşe
Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye. İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer: "Seniha Hanım parmağını odanın köşesine uzattı."- P. Safa. İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer: "Türk kadınları alacalı bir ipek kumaş gibi köşeye birikmişlerdi."- Ö. Seyfettin
köşe
Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye
köşe
İki sokağın veya caddenin kesiştiği yer
köşe
Bölüm, yer veya yan: "Burgaz'ın sokaklarında her köşeden Türkçe işitiliyor."- Y. K. Beyatlı
köşe
Kimsenin uğramadığı, aramadığı yer: "İlk adımda otel, han, kahve köşeleri bulmak ihtiyacı baş gösterecek."- R. H. Karay
köşe
İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer
köşe
Futbol alanını oluşturan yan ve kale çizgilerinin kesişme noktalarından her biri, korner
köşe
Bölüm, yer veya yan
köşe
Kimsenin uğramadığı, aramadığı yer
köşe
Kuytu, tenha veya ücra yer
kıyıda köşede
Göze çarpmayan, umulmayan yerlerde
köşede
Favoriten