Hemen hemen her şeye alışabilirim.
- I can get used to just about anything.
Tom hemen hemen her gün masa tenisi oynar.
- Tom plays table tennis just about every day.
Tom neredeyse her yere baktığını söylese bile Mary'yi bulamadı.
- Tom couldn't find Mary even though he said he looked just about everywhere.
Bu oda neredeyse yeterince büyük.
- This room is just about big enough.
Tüm paranla, yaklaşık olarak istediğin her şeyi alabilmen gerekir.
- With all your money, you should be able to buy just about anything you want.
Tom yaklaşık olarak söylediğim her şeyin tersini söylüyor.
- Tom contradicts just about everything I say.
Sanırım aşağı yukarı istediğim bilgisayarı alacak kadar param var.
- I think I have just about enough money to buy the computer that I want.
Tom istediği bir şeyi almak için aşağı yukarı yeterince zengin.
- Tom is rich enough to buy just about anything he wants.
Hemen hemen hiç iştahım yok.
- I have almost no appetite.
Tom hemen hemen her türlü aracı sürebilir.
- Tom can drive almost any kind of vehicle.
Az daha treni kaçırıyordum.
- I almost missed the train.
O neredeyse ölüyordu.
- She almost passed out.
Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.
- The Sahara Desert is almost as large as Europe.
Roman yaklaşık olarak 20,000 adet sattı.
- The novel has sold almost 20,000 copies.
Tom adeta bir kız gibi gözüküyor.
- Tom almost looks like a girl.
Tom az kalsın ölüyordu o kazada.
- Tom almost died in that accident.
Tom'a az kalsın araba çarpıyordu.
- Tom almost got hit by a car.
... DANIEL GRAF: As we all know, mobile today is not just about ...
... But the new Play Store isn't just about looks. ...