Hatalı olarak yüzerseniz hakimler sizi diskalifiye edecektir.
- If you swim incorrectly the judges will disqualify you.
Onların her ikisi de çok yetkili hakimler.
- They are both very competent judges.
Berlin'de hâlâ yargıçlar var!
- There are still judges in Berlin!
Yüksek mahkeme yargıçları kanunları yorumlarlar.
- Judges on the Supreme Court interpret the laws.
Onu kendim için yargılamak zorunda kaldım.
- I had to judge it for myself.
O onu yargılamak istemiyor.
- She doesn't want to judge him.
Davadaki hakim adil değildi.
- The judge in the case was not fair.
Onlar bir hakim atadılar.
- They appointed a judge.
Tom kesinlikle yargıçları etkiledi.
- Tom certainly impressed the judges.
Hangi yargıç davayı muhakeme etti.
- Which judge heard the case?
İyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.
- You can't judge a person if you don't know him well.
Eğer onu iyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.
- You cannot judge a person if you don't know him well.
Tom kesinlikle kötü bir karakter uzmanı.
- Tom certainly is a poor judge of character.
Uzmanlar henüz en iyi kitabı seçmediler.
- The judges haven't yet picked the best book.
Tom bir sanat yarışmasında bir hakemdi.
- Tom was a judge in an art contest.
İyi tanımıyorsan, bir kişiyi yargılayamazsın.
- You can't judge a person if you don't know him well.
Bir insan bulunduğu mevkiyle yargılanmamalıdır.
- A man should not be judged by his station in life.
We cannot both be right: you must judge between us.
At a boxing match the decision of the judges is final.
I judge a man’s character by the cut of his suit.
... up all the criminal judges in America ...
... So right before lunch, judges are really, really crabby ...