jouer

listen to the pronunciation of jouer
Französisch - Türkisch
oynamak; (çalgı) çalmak; (bitişik şeyler) ayrılmak; fışkırmak; aldatmak; tehlikeye koymak; role çıkmak; andırmak, gibi yapmak
(d'un instrument) çalmak
oyun oyna
çal
oynar
oynat
oyna

Kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oynamayı bırak ve bana haberleri aktar. - Arrête de jouer au chat et à la souris avec moi et donne-moi les nouvelles.

Beyzbol oynayamayacak kadar çok karanlık. - Il fait trop sombre pour jouer au baseball maintenant.

oynuyor
piyes
oynayan
oyun oynamak
tehlikeye koymak
role çıkmak
oynamak

Benim de canım oynamak istiyor. - J'ai, moi aussi, envie de jouer.

Bilgisayarla çok oynamak, çocuğu aptallaştıracak! - Jouer avec l'ordinateur va abêtir cet enfant !

Französisch - Englisch
{v} do
{v} finger
{v} frazzle
play, game; act, perform; feature, represent; play about, play over, play out; sport
play game
play

I am playing the piano now. - Je suis en train de jouer du piano.

I feel like playing cards. So do I. - J'ai envie de jouer aux cartes. Moi aussi.

play around
play out

It's a rainy day, so we can't play outside. - C'est un jour pluvieux alors nous ne pouvons pas jouer dehors.

It is too dark to play outside. - Il fait trop sombre pour jouer dehors.