Benim görevim donuk ve sıkıcı.
- My job is dull and boring.
Tom işi yapması için Mary'yi görevlendirdi.
- Tom assigned Mary to do the job.
Ann, bir iş bulamıyor.
- Ann can't find a job.
İşinden ayrılmaya karar verdi.
- She decided to quit her job.
O çok stresli bir meslek.
- It's a very stressful job.
Kendime seçtiğim meslekten çok gururluyum.
- I'm very proud of the job I chose myself.
Benim işyeri ile iyi bir iş yaparım.
- I do a good job with my work.
Tom işini seven mutlu bir adam ve işyeri hakkında iyi hissediyor.
- Tom is a happy guy who likes his job and feels good about his workplace.
Dokuz-beş işinde çalışmaktan bıktım.
- I'm tired of working a nine-to-five job.
Bu iş çok çalışma gerektirir.
- This job involves lots of hard work.
Tom, Mary'yi işinden ayrılmaya ikna etmekte zorluk yaşadı.
- Tom had difficulty convincing Mary to quit her job.
Tom işini bırakması gerektiği konusunda Mary'yi ikna etmekte zorluk yaşadı.
- Tom had difficulty convincing Mary that she should quit her job.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız acele etmeyin.
- If you want to do a good job, don't rush through it.
Herkes komik roller oynamanın diğerlerinden daha zor olduğunu iddia ediyor fakat bu hiç doğru değil. Herhangi bir alanda, iyi bir iş yapmak her zaman zordur.
- Everyone claims that it's harder to play comic roles than others, but that's not true at all. Doing a good job is always difficult, in any area.
Polisin işi suçu önlemek ve araştırmaktır.
- The police's job is to prevent and investigate crime.
Bir avukatın işi müvekkilinin suçsuz olduğunu kanıtlamaktadır.
- An attorney's job is proving that his client is innocent.
İş için ne tür aletlere ihtiyacın olur?
- What type of tools do you require for the job?
Bu işi yapmak için kendi aletlerime ihtiyacım olacak.
- I'll need my own tools to do this job.
Onunla, Boeing diğer sorunların da olabileceği, ama mürettabat işini doğru şekilde yaparsa bir kazadan kaçınılabileceği anlamına gelir.
- By that, Boeing means that there may also have been other problems, but that an accident could have been avoided if the crew had done their job correctly.
Bazen çok sayıda sorun ve stres, işi bırakmanıza yol açabilir. Çabucak onunla nasıl başa çıkacağınızı öğrenmeniz gerekir.
- Sometimes, many problems and a lot of stress can lead you to quit your job. You must learn how to handle it quickly.
Onun için bu zor işi bırakmak istiyorum.
- I want to leave this difficult job to her.
George o zor işi almaya isteksizdir.
- George is reluctant to take on that difficult job.
Japonya'da işsizlik oranı Eylül 2015'te yüzde 3.4 idi.
- The jobless rate in Japan was 3.4 percent in September 2015.
İşsiz sayısı tüm zamanların en yükseğindedir.
- The number of jobless is at an all time high.
Bu bir iş görüşmesi değildi.
- It wasn't a job interview.
Yarın öğleden sonra Tom'un bir iş görüşmesi var.
- Tom has a job interview tomorrow afternoon.
İş güvenliği büyük bir endişe haline geldi.
- Job security became a major worry.
The overall aim of the actual collective agreement is job secirity for our employess.
job seeker = jobseeker.
Çok sayıda öğrenci yarı zamanlı işler arıyor.
- Many students are looking for part-time jobs.
İşler için onunla röportaj yapıldı.
- She was interviewed for jobs.
That surgeon has a great job.
I've got a job for you - could you wash the dishes?.
We wanted to sell a turnkey plant, but they jobbed out the contract to small firms.
Only a Job's comforter would try to argue that yesterday's stock fall announcement could bring anything good.
... sure that regulators see their job as encouraging small business, not crushing it. And there's ...
... And it's their job to signal to the whole community if ...