With your permission, I would like to leave the meeting to go pick up my daughter at school.
- İzninizle, okuldaki kızımı almaya gitmek için toplantıyı terk etmek istiyorum.
She wanted my permission to use the telephone.
- Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
Tom applied for a leave of absence.
- Tom izin için başvurdu.
Will you permit us to leave now?
- Şimdi gitmemize izin verir misin?
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
Half the office took a day off.
- Ofisin yarısı izin aldı.
I took a paid day off yesterday.
- Dün bir gün ücretli izin aldım.
Circumstances do not permit me such a holiday.
- Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.
I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday.
- Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.
Let me take a look at your driver's license.
- Ehliyetine bakmama izin ver.
Why wouldn't you let me get a driver's license?
- Neden ehliyet almama izin vermedin?
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
I think it's time for me to stop allowing her to always have her own way.
- Sanırım onun her zaman istediğini yapmasına izin vermeyi durdurmamın zamanıdır.
Tom has been allowing me to borrow his bicycle every Monday.
- Tom her pazartesi onun bisikletini ödünç almama izin veriyor.
You will be allowed to use this room tomorrow.
- Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.
The natives were not allowed to enter the district.
- Yerlilerin bölgeye girmesine izin verilmiyor.
I'm going to take my vacation in September rather than July.
- İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
I'm on a paid vacation.
- Ben ücretli izindeyim.
I'm going to take my vacation in September rather than July.
- İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.
Tom stepped aside to allow Mary to pass.
- Tom Mary'nin geçmesine izin vermek için kenara çekildi.
Don't let opportunities pass by.
- Fırsatların geçip gitmesine izin vermeyin.
Will you excuse me for just a moment?
- Biraz izin verir misiniz?
Would you excuse us for a second?
- Bize bir saniye izin verir misin?
Most government workers are on furlough.
- Çoğu hükümet çalışanı izinde.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.