Layla has found a new man and she's determined not to let him go.
- Leyla yeni bir adam buldu ve onun gitmesine izin vermemekte kararlı.
We'll always have to be careful not to let this happen again.
- Bunun tekrar olmasına izin vermemek için her zaman dikkatli olmalıyız.
Allow me to introduce Mayuko to you.
- Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
My father won't allow me to keep a dog.
- Babam benim köpek bakmama izin vermez.
Mary does not let her sister borrow her clothes.
- Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
I can't let him alone.
- Ben ona tek başına izin veremem.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
He decided that if God didn't exist then everything was permitted.
- Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
- Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
- Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.