Let’s dance.
My father won't allow me to keep a dog.
- Babam benim köpek bakmama izin vermez.
You are not allowed to violate the rules.
- Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
You can drink water, but you can also let it walk.
- Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.
Will you kindly let me have a look at it?
- Lütfen ona bir göz atmama izin verir misin?
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
He decided that if God didn't exist then everything was permitted.
- Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
No ambiguities are allowed in a contract.
- Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
You will be allowed to use this room tomorrow.
- Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.