Tom always lets us help.
- Tom her zaman yardım etmemize izin verir.
She always lets her children do what they want to.
- O, her zaman çocuklarına istediklerini yapmalarına izin verir.
This ticket allows you to stop over at any station.
- Bu bilet, herhangi bir istasyonda durmanıza izin verir.
Kawa is an implementation of Scheme for JVM that allows to take advantage of all the Java’s libraries.
- Kawa bir JVM(Java Sanal Makinesi) gerçekleştirme projesidir.Bu bütün Java kütüphanelerini avantajlı bir şekilde kullanmaya izin verir.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
- Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
I can't let him alone.
- Ben ona tek başına izin veremem.
Will you kindly let me have a look at it?
- Lütfen ona bir göz atmama izin verir misin?
They were not permitted to cross into Canada.
- Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
He decided that if God didn't exist then everything was permitted.
- Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
- Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
Talking in the library is not allowed.
- Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
The teacher permitted the boy to go home.
- Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
- Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.