I must request you to obey my orders.
- Emirlerime uymanı istemeliyim.
As you requested, I have attached a recent passport-sized photograph.
- İstemiş olduğunuz gibi, yeni çekilmiş bir vesikalık fotoğrafımı ekledim.
I don't feel like running all the way to the station.
- Canım istasyona kadar tüm yolu koşmak istemiyor.
I don't want to run into her.
- Ona rastlamak istemiyorum.
I do not want to reject this claim.
- Ben bu iddiayı reddetmek istemiyorum.
Are you sure you don't want to consider another option?
- Başka bir seçenek düşünmek istemediğinden emin misin?
This United Nations resolution calls for the withdrawal of Israel armed forces from territories occupied in the recent conflict.
- Bu Birleşmiş Milletler kararı İsrail'in silahlı güçlerinin son çatışmalarda işgal edilen bölgelerden çekilmesini istemektedir.
I don't want to go. It's your call.
- Ben gitmek istemiyorum. O senin çağrın.
It's very unlikely that Tom will ever want to travel alone.
- Tom'un tek başına seyahat etmek istemesi çok zayıf bir olasılıktır.
You have only to ask for it and it will be given to you.
- Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them.
- Muhabirler, belediye başkanının neden onlarla konuşmak istemediğini bilmek istediler.
I didn't demand anything.
- Hiçbir şey istemedim.