istemeyerek

listen to the pronunciation of istemeyerek
Türkisch - Englisch
reluctantly

The thief reluctantly admitted his guilt. - Hırsız istemeyerek suçunu itiraf etti.

He took the job reluctantly. - İşi istemeyerek aldı.

unappealingly
unintentionally
grudging
with reluctance
accidentally
willy nilly
unwillingly
grudgingly
discontent
involuntarily
istemeyerek yapılan
involuntary
istemeyerek razı olmak
give in
istemeyerek vermek
begrudge
istemeyerek yapılan
unintentional
istemeksizin/istemeyerek
1. unwillingly, reluctantly. 2. involuntarily, accidentally. İstemez. (Konuşma Dili) I don't want it./It is not required. isteyerek 1. willingly, gladly, of one's own accord. 2. on purpose, intentionally. İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü. (Atasözü) A person who has to ask for something is shamed, but a person who refuses him is doubly shamed. İstemem diyenden korkmalı. (Atasözü) Beware of the person who says of something, ''I don't want it.'' istediği gibi at koşturmak/oynatmak to do as one pleases (without regard for others). ister istemez 1. perforce, like it or not. 2. as soon as requested. İstemem, yan cebime koy. (Konuşma Dili) He is pleased to get what he seems to be refusing
isteyerek veya istemeyerek
with a good or bad grace
iste
{f} like

I'd like to go to London. - Londra'ya gitmek isterim.

Would you like some coffee? - Biraz kahve ister misin?

iste
require

Is there anything else you require? - İstediğin başka bir şey var mı?

I don't require your understanding. - Anlayışını istemiyorum.

iste
(Bilgisayar) request

The request became a hot political issue in the presidential campaign. - İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.

My boss refused my request for a raise. - Patronum zam isteğimi reddetti.

iste
(Bilgisayar) pull
iste
adjure
iste
{f} willed
iste
{f} required

I would like to but I have a required course tonight. - İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.

Reservations are required. - Rezervasyon isteniyor.

iste
{f} appealing
iste
{f} requested

Tom has requested my assistance. - Tom yardımımı istedi.

Tom requested my assistance. - Tom yardımımı istedi.

iste
{f} craving

I have some cravings. - Benim bazı isteklerim var.

iste
adjure to
iste
covet
iste
crave
iste
want to

Do you want to come with us? - Bizimle gelmek ister misiniz?

I don't want to identify myself with that group. - Bu grupla kendimi tanıtmak istemiyorum.

iste
call for

They would call for help. - Onlar yardım istediler.

Tom heard Mary call for help. - Tom Mary'nin yardım istediğini duydu.

iste
{f} willing

He was willing to care for that cat. - O,o kediye bakmak için istekliydi.

I assume you are willing to take the risk. - Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.

iste
adjure to be
iste
make a request
iste
want to be
iste
desired

Dan desired to kill Linda. - Dan Linda'yı öldürmek istedi.

There remains nothing to be desired. - İstenilen bir şey yok.

iste
want#to
iste
adjureto
iste
coveted
iste
wantto
Türkisch - Türkisch

Definition von istemeyerek im Türkisch Türkisch wörterbuch

iste
(Osmanlı Dönemi) becü
istemeyerek
Favoriten