I hope your wishes will come true.
- İnşallah isteklerin gerçekleşir.
She cremated him against his wishes.
- Onun isteklerinin aksine o onu yakarak kül etti.
That's an unusual request.
- Bu sıra dışı bir istek.
The request became a hot political issue in the presidential campaign.
- İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.
They want to choose their mates by their own will.
- Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
I'm willing to take care of your children, if you want me to.
- Eğer benim yapmamı istiyorsan, senin çocuklarına bakmaya istekliyim.
Tom sometimes has trouble understanding other people's motives and desires.
- Tom'un bazen diğer insanların güdülerini ve isteklerini anlama sorunu var.
They want to choose their mates by their own will.
- Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.
He began to study with a will.
- O, istekle çalışmaya başladı.
When I read about the untranslatability of some language, I feel an irresistable urge to go back to my desk and translate another novel.
- Bir dilin çevirilemezliği hakkında bir şey okuduğum zaman, çalışma masama dönüp başka bir roman çevirmek için karşı konulmaz bir istek duyuyorum.
One of the items on your wish list is on sale.
- İstek listendeki öğelerden biri satlıktır.
Tom assumes Mary will be willing to help with the bake sale.
- Tom Mary'nin fırın satışında yardım etmeye istekli olacağını farzediyor.
Tom sometimes has trouble understanding other people's motives and desires.
- Tom'un bazen diğer insanların güdülerini ve isteklerini anlama sorunu var.
She was a zealous worker for charity.
- Yardım için istekli bir çalışandı.
You must not give way to those demands.
- Bu isteklere boyun eğmemelisin.
I gave in to her demands.
- Onun isteklerine boyun eğdim.
We aim to satisfy our customers' wants and needs.
- Müşterilerimizin istek ve gereksinimlerini karşılamayı amaçlıyoruz.
Separate your wants from your needs.
- İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.