Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
- Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
It was proved that he was a thief.
- Onun bir hırsız olduğu ispatlandı.
Columbus proved that the world is not flat.
- Kolomb dünyanın düz olmadığını ispatladı.
Has that been scientifically proven?
- Bu, bilimsel olarak ispatlanmış mı?
The coach has proven himself.
- Koç kendini ispatladı.