Mary'nin partisine davet edilen tek erkek Tom değil.
- Tom isn't the only boy invited to Mary's party.
Tom Mary'nin partisine davet edilen tek erkek çocuğuydu.
- Tom was the only boy invited to Mary's party.
Sizi bir partiye davet etmek istiyorum.
- I want to invite you to a party.
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
Onu konsere davet etti.
- He invited her to go to the concert.
Wearing that skimpy dress, you are bound to invite attention.
... Y'all is invited. ...
... reform, one of the Burning Man artists you invited here ...