Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Sizi bir partiye davet etmek istiyorum.
- I want to invite you to a party.
Onu konsere davet etti.
- He invited her to go to the concert.
Onu davet etmeliydin fakat etmedin.
- You ought to have invited him, but you didn't.
Wearing that skimpy dress, you are bound to invite attention.