Tom sık sık kendisiyle çelişir.
- Tom constantly contradicts himself.
Ben sık sık bu sorunu aklımda gözden geçiriyorum.
- I constantly went over this problem in my mind.
Karısı ona sürekli dırdır ediyor.
- His wife nags him constantly.
Sally saç stilini sürekli değiştiriyordu.
- Sally was constantly changing her hairstyle.
O, benden sürekli olarak ödünç para alıyordu.
- He was constantly borrowing money from me.
Amcam sürekli olarak ailesine başına bela olur.
- My uncle constantly causes his family trouble.
Daima kendi kendime lakırdı ederim.
- I constantly talk to myself.