Düşen faiz oranları otomobil pazarını canlandırdı.
- Falling interest rates have stimulated the automobile market.
Bir banka bize faizle ödünç para verir.
- A bank lends us money at interest.
Onun politikaya ilgisi yok.
- He has no interest in politics.
Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.
- I had an interesting conversation with my neighbor.
Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
- They had been working together for common interests.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
- Magdalena is interested in geography.
Piotr futbola meraklıdır.
- Piotr is interested in soccer.
Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
Bu ilginç ama önemli değil.
- That's interesting, but not important.
Üreme benim ilgimi çekmiyor.
- Procreation does not interest me.
Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- He is very much interested in Japanese history.
Her birimiz az çok sanatla ilgilenmektedir.
- Every one of us is more or less interested in art.
Sami'ye karşı tanıklık etmeniz sizin yararınızadır.
- It's in your best interest to testify against Sami.
Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.
- This book isn't just interesting, but also useful.
Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
- I realized that what I had chosen didn't really interest me.
Sizi ilgilendiren herhangi bir kitap okuyabilirsiniz.
- You can read any book that interests you.
Tom bu şirkette yüzde otuzluk bir hisseye sahip.
- Tom has a thirty percent interest in the company.
Hissede büyük kârlar var.
- There are huge interests at stake.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
- They had been working together for common interests.
Sadece senin dar görüşlü fikirlerin ilginç.
- Only your narrow-minded ideas are interesting.
Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
- I find her opinions odd but interesting.
Biz değerleri ve çıkarları paylaştık.
- We have shared values and interests.
Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.
- Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Our bank offers borrowers an annual interest of 5%.
I have business interests in South Africa.
He has a lot of interest in vintage cars.