intelligence, sense

listen to the pronunciation of intelligence, sense
Englisch - Türkisch
zeka, duyu
brains
{i} beyin

Tom, beyin fırtınası toplantısında şeytanın avukatı rolünü oynadı. - Tom played the role of devil's advocate at the brainstorming meeting.

Bütün gece beyin fırtınası yaparak ayaktaydım. - I was up all night brainstorming.

brains
{i} akıl, zekâ
brains
{i} zekâ

Keşke Tom'un zekasına sahip olsam. - I wish I had Tom's brains.

brains
{i} kafa

O, sorunu nasıl halledeceği hakkında kafa yoruyor. - He's racking his brains about how to deal with the matter.

Tom soruna bir çözüm için kafa patlatıyor. - Tom has been racking his brains for a solution to the problem.

Englisch - Englisch
{i} brains
intelligence, sense
Favoriten