Bu ilginç bir tesadüf.
- It's a curious coincidence.
Bir İngiliz hakkında ilginç bir hikaye var.
- There is a curious story about an Englishman.
Fakat tuhaf bir durum vardı.
- But there was one curious circumstance.
Çocuğum her şeyi bilmeye meraklı.
- My child is curious to know everything.
O, çiçekleri kimin gönderdiğini bulmak için meraklıdır.
- She's curious to find out who sent the flowers.