Biri benim hakkımda yanlış bilgiler yaydı.
- Jemand hat falsche Informationen über mich verbreitet.
O bilgi sağlamaya söz verdi.
- Er versprach Informationen zu liefern.
Özellikli bilgi istiyorum.
- I want specific information.
Bu konuyla ilgili alabildiğin tüm bilgiyi bana getir.
- Get me all the information you can on this matter.
Danışma masası nerede?
- Where is the information counter?
Turizm danışma bürosu nerede?
- Where is the tourist information office?
Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.
- Electronic news media is our primary source of information.
Senin için bazı haberlerim var.
- I have some information for you.
Yeterince malumatımız yok.
- We don't have enough information.
John bilişim sistemlerinde eğitim aldı ama bilgisayarlarla çalışmaz.
- John was trained in information systems, but he doesn't work with computers.
Yeryüzüne ilk çıkışından beri, insan oğlu bilgi topladı ve faydalı fikirleri diğer insanlara bildirme girişiminde bulundu.
- Since their first appearance on earth, men have gathered information and have attempted to pass useful ideas to other men.