O eksik olarak oluşan kalp kapağı ile doğdu.
- He was born with an incompletely formed heart valve.
Bu rapor eksik gibi görünüyor.
- This report seems to be incomplete.
Sözlük eksik. Sadece J harfine kadar gidiyor.
- The dictionary is incomplete. It only goes to the letter J.
Tom'un planı tamamlanmamıştır.
- Tom's plan is incomplete.
O tamamlanmamış bir cümle.
- That is an incomplete sentence.