As the Holy Koran tells us, Be conscious of God and speak always the truth.
- Kutsal Kuran bize, Allah'a inançlı olmayı ve her zaman doğru konuşmayı emreder.
Tom is not religious.
- Tom inançlı değildir.
In other words, he is a man of faith.
- Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.
They lost faith in the existing system.
- Mevcut sisteme inançlarını kaybettiler.
Atheism isn't a religious belief.
- Ateizm dinî bir inanç değildir.
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
Logic is a systematic method of coming to the wrong conclusion with confidence.
- Mantık, yanlış sonuca inançla ulaşmanın sistematik bir metodudur.
They have very deep convictions.
- Çok derin inançları var.
There was great conviction in Tom's voice.
- Tom'un sesinde büyük bir inanç vardı.
I'm not brave, I admit; but I'm not superstitious.
- Kabul ediyorum, cesur değilim ama batıl inançlı değilim.
I've never been a superstitious person.
- Asla batıl inançlı bir insan olmadım.
Superstition is the religion of feeble minds.
- Batıl inanç güçsüz akılların dinidir.
There are no creeds in mathematics.
- Matematikte hiçbir inanç yoktur.
There was great conviction in Tom's voice.
- Tom'un sesinde büyük bir inanç vardı.
They don't have any deep convictions.
- Hiç inançları yoktur.
You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different.
- Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.