John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
- John tried in vain to solve the problem.
Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım.
- I tried to keep in with her in vain.
Tom Mary'yi sanat okuluna gitmesi için boş yere ikna etmeye çalıştı.
- Tom tried in vain to convince Mary to go to art school.
Ağlamamak için boş yere çabaladı.
- She tried in vain not to cry.
Biz beş dakika kapıyı çaldık, ama nafile.
- We knocked at the door for five minutes, but in vain.
O bütün gece çalışmayı denedi, ama nafile.
- He tried to study all night, but in vain.
On the mountains of truth you can never climb in vain.
Thou shalt not take the name of the LORD thy God in vain.
... And I knew if I cast my friends-- they're very vain. ...