O görünüşte varlıklı fakat gerçekte değildir.
- He is wealthy in appearance but not in reality.
Açıklama gerçekte bundan biraz daha karmaşık, ama sen özü anladın.
- In reality, the explanation is a bit more complicated than this, but you get the gist.
Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.
- I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago.
Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.
- In reality, all they are interested in is power.