in the same way as that; similar to that

listen to the pronunciation of in the same way as that; similar to that
Englisch - Türkisch
ile aynı şekilde, yani benzer
in the way
engelleyen
in the way
engelleyici
like that
bunun gibi

Biraz şekerleme ve bunun gibi, ben bir papatya gibi tazeyim. - A little nap and, just like that, I'm as fresh as a daisy.

Bunun gibi bir şey yapmalıyız. - We should make something like that.

like that
öyle

Ben asla öyle bir şey söylemezdim. - I would never say anything like that.

Ben asla öyle bir şey söylemezdim. - I'd never say something like that.

like that
o şekilde

Onu o şekilde bırakmak ister misin? - Do you want to leave it like that?

Benimle o şekilde konuşma hakkını sana kim veriyor? - What gives you the right to talk to me like that?

like that
şöyle
like that
böyle

Böyle konuşmak için aptal olmalı. - He must be a fool to talk like that.

Sen benimle nasıl böyle konuşabilirsin? - How dare you speak to me like that?

the same way
aynı şekilde

Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor. - A lot of people feel the same way Tom does.

Herkes aynı şekilde düşünüyor. - Everyone thinks the same way.

Englisch - Englisch
like that
in the way
obstructing, blocking, or hindering

I really wanted a clear photo of the president, but all the journalists were in the way.

in the way
impeding, obstructing, blocking, disturbing, interfering
in the same way as that; similar to that
Favoriten