in the last time or place

listen to the pronunciation of in the last time or place
Englisch - Türkisch

Definition von in the last time or place im Englisch Türkisch wörterbuch

last
son

Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi. - Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages.

Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03 - Date of last revision of this page: 2010-11-03

last
{f} sürmek

Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi. - Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.

last
{s} geçen

O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı. - He began to work for that company last year.

Geçen yıl Londra'ya gittik. - We went to London last year.

last
{f} dayanmak
in the last
(Bilgisayar) sonunda

Dünyanın sonundan önce son saatlerde ne yapacağımı soruyorsun. Muhtemelen çöpü çıkaracağım ve daireyi temizleyeceğim ve bu konuda yardım etmek için gelebilirsin. - You're asking what I'll do in the last hours before the end of the world. I'll probably take out the garbage and clean up the apartment, and you could come and help me with it.

in the last
(Bilgisayar) son

Son analizlerde, metotlar çocukları eğitmezler; insanlar eğitir. - In the last analysis, methods don't educate children; people do.

Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi. - Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.

last
bitmemek
last
son olarak

Son olarak o Amerika'ya gitti. - Lastly, she went to America.

Onu son olarak ne zaman gördün? - When did you see her last?

last
herkesten sonra
last
en son

Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler. - The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.

Tom'u en son ne zaman gördün? - When did you last see Tom?

last
herşeyden sonra
last
{f} sür

Yağmur bir hafta sürdü. - The rain lasted a week.

Konuşma otuz dakika sürdü. - The speech lasted thirty minutes.

last
{i} ölüm

Dün gece babam huzurlu bir ölümle öldü. - My father died a peaceful death last night.

Sadece ölüm kaldığında, son çare yiyecek için yalvarmaktır. - When only death remains, the last resort is to beg for food.

last
en sonra
last
{i} kundura kalıbı
last
sonuncu olarak
last
(zarf) son, sonunda, sonuç olarak, son kez, son olarak
last
en nihayet
last
gayet
last
son kez

Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı. - I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.

Sana borç para vereceğim, ama aklında bulunsun, bu son kez. - I'll lend you money, but mind you, this is the last time.

last
son mudafaa
Englisch - Englisch
{a} last
{a} lastly
in the last time or place

    Türkische aussprache

    în dhi läs taym ır pleys

    Aussprache

    /ən ᴛʜē ˈlas ˈtīm ər ˈplās/ /ɪn ðiː ˈlæs ˈtaɪm ɜr ˈpleɪs/
Favoriten