Bir üniversite öğrencisi iken öyle yapardın.
- You used to do so when you were a university student.
Her sabah yürüyüş yapardım.
- I used to take a walk every morning.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
O, bana Tom olarak hitap ederdi.
- She used to address me as Tom.
Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
- Tom isn't used to walking barefooted.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to getting up early.