in the habit of

listen to the pronunciation of in the habit of
Englisch - Türkisch
alışkanlık olarak
used to
alışkın olmak
used to
öğür
used to
-ardı
used to
alışık olmak
be in the habit of
alışkanlığında olmak
used to
yapardı

Bir üniversite öğrencisi iken öyle yapardın. - You used to do so when you were a university student.

Her sabah yürüyüş yapardım. - I used to take a walk every morning.

used to
kullan

Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi. - My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.

O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş. - That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.

used to
ederdi

O, bana Tom olarak hitap ederdi. - She used to address me as Tom.

Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi. - Robert used to help his father in the store on weekends.

used to
geçmiş zamanda yapılan
used to
alışık

Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir. - Tom isn't used to walking barefooted.

Bu ısıya alışık değilim. - I'm not used to this heat.

used to
alışkın

Ne zaman yatmaya alışkınsın? - What time are you used to going to bed?

Erken kalkmaya alışkınım. - I'm used to getting up early.

Englisch - Englisch
used to
in the habit of

    Silbentrennung

    in the hab·it of

    Türkische aussprache

    în dhi häbıt ıv

    Aussprache

    /ən ᴛʜē ˈhabət əv/ /ɪn ðiː ˈhæbət əv/
Favoriten