Onlar yollarını kaybetme ihtimaline karşı yanlarında bir harita taşıdılar.
- They carried a map with them in case they should lose their way.
Yağmur yağma ihtimaline karşı ceketini al.
- Take your coat in case it rains.
Gelemediği takdirde, onun yerini almak zorunda kalacaksınız.
- You'll have to take his place in case he can't come.
Yangın olduğu takdirde bu butona bas!
- Push this button in case of fire!
Yangın durumunda bu camı kır.
- Break this glass in case of fire.
Yangın durumunda, 119'u çevir.
- In case of fire, dial 119.
Yangın olursa diye el altında her zaman bir kova su bulundur.
- Always keep a bucket of water handy, in case of fire.
Tom ihtiyacı olur diye bıçağını getirdi.
- Tom brought his knife just in case he needed it.
Her ihtimale karşı bir film çekelim.
- Let's take an X-ray just in case.
Her ihtimale karşı pasaportunu yanına al.
- Take your passport with you, just in case.
Just in case you were wondering .
Throughout 1782 and most of 1783 there was a mixture of defacto peace but preparedness for war just in case it should be resumed, a sort of cold war.
In case of emergency, break glass.