Bizzat görünmek zorundasın.
- You have to appear in person.
O oraya bizzat gitti.
- He went there in person.
Tom oraya bizzat kendisi gitti.
- Tom went there in person.
Tom bize şahsen geleceğini söyledi.
- Tom told us that he'd come in person.
Sen en iyisi git ona şahsen teşekkür et.
- You had better go and thank her in person.
Şahsen ben kürtaja karşı olduğumu söylüyorum.
- I tell you that I am personally against abortion.
Tom'u şahsen tanırım.
- I know Tom personally.
Tom onu kişisel olarak almadı.
- Tom didn't take it personally.
Kişisel olarak sizi ziyaret edeceğim.
- I'll personally visit you.
Onu bizzat alıyor gibi görünüyordu.
- Tom seemed to take it personally.
Ben sadece bizzat öldürdüğüm ve parçaladığım hayvanlardan et yerim.
- I only eat meat from animals that I have personally killed and butchered.
Have you ever seen a celebrity in person?.
... ALAN RUSBRIDGER: I want the person whose ...
... on a crazy person myself when I fly on a plane ...