Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Haydi Arianna, hızlan, yoksa asla oraya ulaşamayacağız!
- Come on, Arianna, speed up or we'll never get there!
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
Duvarda bir saat var.
- There is a clock on the wall.
Üzgünüm ama o konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.
- I'm sorry, but there's nothing I can do about it.
O konuda hiç şüphe yok.
- There's no mistaking about that.
Biz oradaki masada oturabilir miyiz?
- Can we sit at the table over there?
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
Bu işte bir bit yeniği var.
- There's something fishy going on.
İşte hocamız geliyor.
- There comes our teacher.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Hemen sahilin oralarda beğeneceğini düşündüğüm gerçekten iyi bir lokanta var.
- There is a really good restaurant just off the beach that I think you'd enjoy.
Bunu bana yanıtla. Onu orada gördün mü?
- Answer me this. Did you see her there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
En az elli bin kişi orayı ziyaret etti.
- No fewer than fifty thousand people visited there.
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.
... they make our country a more attractive place for businesses to locate and ...
... i don't know ing that this was also taking place in africa makes a extra ...