Doğrusu, seni burada görmek büyük bir sürpriz.
- In fact, it's a great surprise to see you here.
Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır.
- In fact, Marie Curie is Polish, not French.
Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
- In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum.
- I don't really like him, in fact, I hate him.
Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun.
- Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen.
Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum.
- I don't really like him, in fact, I hate him.
Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.
- There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows.
People think tomatoes are vegetables, but, in fact, they are fruits.
... love the fact that Malcolm's work gets ...
... And, in fact, are if not doing. ...