Acele et, aksi halde öğle yemeğine geç kalacaksın.
- Hurry up, otherwise you'll be late for lunch.
O sıkı çalıştı; aksi halde sınavda başarısız olurdu.
- He worked hard; otherwise he would have failed in the examination.
Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim.
- I'm busy, otherwise I'd accept your invitation.
Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim.
- I am busy; otherwise I would accept your invitation.
Başka türlü yapamazdım.
- I could not have done otherwise.
Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
- I tried to convince Tom otherwise.
Yemek çok lezzetli değildi ama bunun dışında parti bir başarıydı.
- The food wasn't very delicious, but otherwise the party was a success.
Bunun dışında, onun ekleyecek bir şeyi yoktu.
- Otherwise he had nothing to add.
Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
- Now that I am a teacher, I think otherwise.
Başka türlü yapamazdım.
- I could not have done otherwise.
Hızlı koş, yoksa otobüsü kaçırırsın.
- Run fast, otherwise you will miss the bus.
Acele etsen iyi olur, yoksa geç kalacaksın.
- You'd better hurry, otherwise you'll be late.