Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım.
- I tried to keep in with her in vain.
John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
- John tried in vain to solve the problem.
Ağlamamak için boş yere çabaladı.
- She tried in vain not to cry.
Karısını mutlu etmeye çalıştı fakat boş yere.
- He tried to make his wife happy, but in vain.
Biz beş dakika kapıyı çaldık, ama nafile.
- We knocked at the door for five minutes, but in vain.
O sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile.
- He tried to give up smoking but in vain.
On the mountains of truth you can never climb in vain.
Thou shalt not take the name of the LORD thy God in vain.
... And I knew if I cast my friends-- they're very vain. ...