in a strong manner

listen to the pronunciation of in a strong manner
Englisch - Türkisch

Definition von in a strong manner im Englisch Türkisch wörterbuch

strong
güçlü

Taro güçlü bir sorumluluk duygusuna sahiptir. - Taro has a strong sense of responsibility.

İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı. - The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.

strong
{s} sert

Rüzgar hâlâ sert esiyor. - The wind still blows strongly.

Bu kahve gerçekten sert. - This coffee is really strong.

in a manner
sanki
strong
kesin (görüş)
strong
muazzam
strong
mukavemetli

Mukavva, kağıttan daha mukavemetlidir. - Cardboard is stronger than paper.

strong
yaman
strong
{s} ağır

Açlık en ağır sorunlardan biridir. - Hunger is one of the strongest griefs.

Bu merdiven benim ağırlığımı taşıyacak kadar güçlü mü? - Is this ladder strong enough to bear my weight?

strong
(içki/sigara/vb.) sert
strong
şiddetli

Tom'un Mary'ye olan yoğun ilgisi, bende şiddetli bir kıskançlık hissi uyandırdı. Ama belli etmedim. - Tom's strong interest in Mary provoked my jealousy. But I managed to conceal.

Hokkaido'daki şiddetli deprem geniş çaplı hasara neden oldu. - The strong earthquake in Hokkaido caused extensive damage.

strong
ağır kokulu
strong
metin
strong
sağlam

Ahır küçüktü ama sağlamdı. - The barn was small, but it was strong.

Karton, kağıttan daha sağlamdır. - Cardboard is stronger than paper.

in a manner
bir şekilde
strong
{s} istikrarlı

O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur. - He speaks English with a strong German accent.

İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti. - The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.

strong
(zarf) güçlü olarak, kuvvetle, şiddetle
strong
{s} keskin
strong
{s} istekli

O, dürüst, güçlü ve kararlar vermek için istekliydi. - He was honest, strong, and willing to make decisions.

strong
{s} alkollü
strong
temeli sağlam
strong
{s} şiddetli (rüzgâr/darbe)
strong
{s} iradeli

Tom güçlü iradelidir. - Tom is strong-willed.

O ürkek görünüyor, ama o aslında iradeli bir kişidir. - She seems timid, but she's actually a strong-willed person.

Englisch - Englisch
strong
in a manner
in a way, in a fashion
in a strong manner

    Silbentrennung

    in a strong man·ner

    Türkische aussprache

    în ı strông mänır

    Aussprache

    /ən ə ˈstrôɴɢ ˈmanər/ /ɪn ə ˈstrɔːŋ ˈmænɜr/
Favoriten