Telefon çalmadan önce güç bela eve varmıştım.
- Scarcely had I reached home before the telephone rang.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
O adını güçlükle yazabiliyor.
- He can scarcely write his name.
Ben gözlerime güçlükle inandım.
- I scarcely believed my eyes.
Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu.
- Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Neredeyse hiç para kalmamıştı.
- There was scarcely any money left.
Ben ona neredeyse hiç inanamıyorum.
- I can scarcely believe it.
Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
Yangın çıktığında pazar henüz açılmıştı.
- Scarcely had the market opened when the fire broke out.