Tom hatalarını isteyerek kabul eder.
- Tom readily admits his mistakes.
Tom onun yapmasını istediğimiz şeyi seve seve yapmaya söz verdi.
- Tom readily promised to do what we asked him to do.
Seve seve önerimi kabul etti.
- He readily agreed to my proposal.
Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
- The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
Tanınmış diplomat komiteye kolayca katıldı.
- The noted diplomat readily participated in the committee.