in a direction that passes

listen to the pronunciation of in a direction that passes
Englisch - Türkisch

Definition von in a direction that passes im Englisch Türkisch wörterbuch

past
{i} geçmiş

Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir. - Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.

Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor. - It is considered impossible to travel back to the past.

past
eski zaman
past
-sız
past
bitmiş
past
sona ermiş
past
geçe

Tren geçerken Tom sürücünün bir anlık bakışını yakaladı. - Tom caught a glimpse of the driver as the train raced past.

Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu. - Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.

past
geçmişte kalan
past
sabık
past
geçen

Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı. - Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months.

Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu. - Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours.

past
geçmiş zaman

Kitaplarda bütün geçmiş zamanın ruhu yatıyor. - In books lies the soul of the whole past time.

past
(zarf) geçecek şekilde
past
{e} geçkin
past
{s} eski

İnsanlar günümüzde popüler kültüre eskisinden daha çok önem vermekte. - People attach more importance to popular culture today than in the past.

Büyükannem eskiden dikiş makinesini çok kullanırdı. - My grandmother used to use her sewing machine a lot in the past.

past
past master mason locasının eski reisi
past
{s} önceki

Bence ben önceki hayatımda bir prensestim. - I think that I was a princess in a past life.

past
{e} öte

Postane tam bankanın ötesinde. - The post office is just past the bank.

past
geçecek şekilde

Tom her zamanki yatma saatini geçecek şekilde yatmadı. - Tom stayed up past his usual bedtime.

past
(isim) geçmiş, geçmiş zaman, mazi
past
fiilin geçmiş zaman kipi
Englisch - Englisch
past
in a direction that passes

    Silbentrennung

    in a di·rec·tion that passes

    Türkische aussprache

    în ı dayrekşîn dhıt päsız

    Aussprache

    /ən ə dīˈreksʜən ᴛʜət ˈpasəz/ /ɪn ə daɪˈrɛkʃɪn ðət ˈpæsəz/
Favoriten