O olası olmayan bir tesadüf.
- That's an improbable coincidence.
Açıklamanız inandırıcı olmayacak; o gerçek olamayacak kadar imkansız.
- Your explanation won't wash; it's too improbable to be true.
Bu olasılık dışı görünüyor.
- This seems improbable.
O beklenmedik bir rastlantı.
- That is an improbable coincidence.
It's highly improbable that aliens abducted you.
Due to the loss of power, it is improbable that we will begin on time.