O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.
- I was young and impressionable at that time.
Çocuklar çok duyarlıdırlar.
- Children are very impressionable.
O genç, duyarlı bir ergen.
- She's a young, impressionable teenager.
Genç insanlar çok hassastır.
- Young people are very impressionable.
O zamanlar genç ve hassastım.
- I was young and impressionable at that time.
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
- He made a favorable impression on his bank manager.
O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
- He made a favorable impression on his bank manager.
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
O gün bende derin bir etki bıraktı.
- That day left a deep impression on me.
O iyi bir etki yaptı.
- He made a good impression.
Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.
- Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.
Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
- I get the impression that you aren't telling the truth.
Genç insanlar çok hassastır.
- Young people are very impressionable.
O zamanlar genç ve hassastım.
- I was young and impressionable at that time.
İlk izlenimler en kalıcı olanlardır.
- First impressions are the most lasting.
Onun hakkında izlenimlerin neydi?
- What were your impressions of it?
His head made an impression on the pillow.
What is your impression of Beatles' music?.
... impressionable minds ...