immediate; express; plain; unambiguous

listen to the pronunciation of immediate; express; plain; unambiguous
Englisch - Türkisch

Definition von immediate; express; plain; unambiguous im Englisch Türkisch wörterbuch

direct
yöneltmek
direct
{f} yönlendirmek

Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır. - Traffic lights are used to direct traffic.

direct
yönetmek

Sami bir film yönetmek istiyordu. - Sami wanted to direct a film.

direct
direkt

Bu Londra'ya giden direkt bir yoldur. - This is a direct road to London.

Tom Boston'a direkt uçuş aldı. - Tom took a direct flight to Boston.

direct
{f} idare etmek
direct
{s} kestirme

Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var. - Tom has a poor sense of direction.

direct
adres yazmak gönderiye
direct
emretmek
direct
tereddütsüz
direct
yolu tarif etmek
direct
{f} komuta etmek
direct
{s} doğrudan doğruya

Çıplak gözle ya da dürbün ya da teleskop gibi herhangi bir aletle doğrudan doğruya güneşe bakmamalısın. - You should never look directly at the Sun with the naked eye or through any instrument such as binoculars or a telescope.

Çıplak gözle güneşe doğrudan doğruya bakmamalısın. - You should never look directly at the Sun with the naked eye.

direct
{f} direktif vermek
direct
doğrultmak
direct
{s} direkt, doğrudan, dolaysız
direct
{s} açık

Anlamıyorum; daha açık olmak zorundasın. - I don't understand; you have to be more direct.

O, bu konuda açıktır. - He is very direct about it.

direct
(sıfat) direkt, doğru, doğrudan doğruya; dolaysız; kestirme; açık; anlaşılır; dürüst; güneş çevresinde doğudan batıya dönen
direct
duraklamadan
Englisch - Englisch
direct
immediate; express; plain; unambiguous
Favoriten