Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
- I use a flashlight to illuminate dark areas.
Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
- I use a flashlight to illuminate dark areas.
María, sonbahar gecesini aydınlatan çeyrek ayı bulunan, yıldızlı gökyüzüne baktı.
- María looked at the starry sky, with a quarter moon that illuminated that autumn night.
Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.
- I use a flashlight to illuminate dark areas.
Ben öğretmenimin aydınlatıcı açıklamasını duyduğumda aniden ışık gördüm gibi oldu.
- When I heard my teacher's illuminating explanation, it was as though I suddenly saw the light.
Onların yorumları aydınlatıcıydı.
- Their comments were illuminating.
Eski ofis daha az aydınlatılmıştı.
- The old office was less illuminated.
Ayin sırasında binlerce mum kiliseyi aydınlattı.
- Thousands of candles illuminated the church during the ceremony.
María, sonbahar gecesini aydınlatan çeyrek ayı bulunan, yıldızlı gökyüzüne baktı.
- María looked at the starry sky, with a quarter moon that illuminated that autumn night.
Onların yorumları aydınlatıcıydı.
- Their comments were illuminating.
Ben öğretmenimin aydınlatıcı açıklamasını duyduğumda aniden ışık gördüm gibi oldu.
- When I heard my teacher's illuminating explanation, it was as though I suddenly saw the light.